top of page

BODRUM MARTISI

  • Yazarın fotoğrafı: Ali Önderol
    Ali Önderol
  • 3 Oca
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 17 Oca

2020 yılı. Eminönü Martılar Derneği'nde toplandık. Oldukça kalabalıktık. Çoğunluk Boğaz'dan olmakla birlikte çeşitli sahil semtlerinden gelen yüzlerce martı... Ben Bodrum'dan gelmiştim ve benden başka İstanbul dışından gelen martı olduğunu sanmıyorum. Bilseler beni de aralarına almazlardı. Toplantının konusu da 'Pandemi Sürecinde Martılar & İstanbul'du zaten...

Kurucu üyelerden Üsküdar Martı Ocakları Başkanı, toplantının açılış konuşmasını yaptı ve sözü çok fazla uzatmadan 'beslenme' ye getirdi; "Bildiğiniz gibi vapur sefer sayıları çok azaldı, var olan seferlerde de yolcu sayısı çok düşük. Aldığımız bir duyuma göre seferlerin durdurulması dahi söz konusu. Bu durumda insanların vapurdan fırlattıkları yiyeceklere ulaşamayacağız." Başkan, "ooaaak, oooaaak, oaak" sesleri ile hep bir ağızdan yanıt vermeye çalışan martılara, "Lütfen sırayla söz alarak konuşalım." dedi ve sözü İstinye Liman Martıları Başkanı'na verdi.

İstinyeli, "Sadece vapurlar mı?" diyerek başladı konuşmasına ve devam etti; "Bütün balık restoranları kapandı. Arkadaşlarımızın çoğu bu restoranların üzerinde, onların derhal açılmalarını talep ettikleri tüneme eylemindeler. Sizler neden eyleme geçmiyorsunuz? Neden vapur iskelelerini işgal ederek sesinizi duyurmuyorsunuz?"

"Trak, tak, tok, tok, tuk" sesleriyle, gagalarını birbirlerine çarparak destek olmaya çalıştı bazı martılar.

"Susun! Leylek misiniz siz!" diyerek tepki verdi Kadıköy Ekmek Arası Martıları Derneği Başkanı, "Söz alarak konuşmayı öğrenemeyecek miyiz!" Ortam biraz olsun sessizleşti, ardından sözü Beykoz Yalı Martıları Derneği Başkanı aldı;

"Bu tür eylemlerle bir yere varacağımızı düşünmüyorum ayrıca insanları da karşımıza almayalım. Daha yapıcı olmalıyız. Yıllarca bu insanların elinden simit, ekmek vs. yemedik mi, çöplerinden beslenmedik mi? Şimdi insanlar ölürken eylem yapmak bize yakışır mı?" Beykozlu, meraklı bakışlar yakalamışken sözüne devam etti; "Evet, daha yapıcı olmalıyız, insanların moralleri bozuk. İsabet ettirebilenler, dışkılarını insanların üzerlerine yapsınlar mesela. İnsanlar şans getirdiğimizi düşünüp morallensinler."

"Yuh artık! Bu mu yapıcı olmak! Güvercin miyiz biz!" Bağıran, Haydarpaşa Gar Martıları Başkanı'ydı, bütün gözler ona dönmüşken devam etti konuşmasına; "Bizim garın bir bölümünü Katarlı martılara satıyoruz. Karşılığında pandemi süresince hepimize yetecek yiyecekler, erzak ve gıdalar alacağız, rahat olun biraz."

Haydarpaşalı henüz sözünü bitirmişti ki araya giren Beşiktaş Çarşı Martıları Başkanı, "Ne martısı kardeşim, Katar'da martı mı var? Şahinlere satıyorsunuz garı, kandırmayın bizi. Gün gelecek parçalayacaklar bizi o Katar'lı şahinler, siz şuurunuzu yitirmişsiniz."

"Yiieeeeyt, yiiieeeyyyyyt" sesleri ile galeyana gelen martıları susturdu Haydarpaşalı, Beşiktaşlıya cevap verdi; " Sen de bir zamanlar kartaldın, yalan mı, kendini kartal sanmıyor muydun pandemi öncesi? Çöplüklerde ağlamaya devam mı etmek istiyorsunuz? Çözüm önerisi olanlar konuşsun, olmayanlar da olanlara saygı göstersin lütfen!"

Derin bir sessizlik oldu. Ben en arkalardaydım. Toplantının harareti beni de sarmıştı. Tutamadım kendimi; "Saatlerdir sizi dinliyorum. Çok uzaklardan geldim. Bir zamanlar sizin aranızda yaşıyorken de fark etmemiştiniz beni, şimdi yine varlığımdan habersizsiniz. Hala aynısınız. Hatta çöplüklerde, restoranlarda, vapur başlarında ya da kıçlarında dilenmekten öteye geçip yaşadığınız yerleri satmaya başlamışsınız.

"Kimsin sen?" diye çıkıştı Üsküdarlı başkan.

"Jonathan'ım ben" dedim ve kürsüye doğru yürümeye başladım. Martılar iki yana doğru açıldılar ben yürürken, bazısı yerlere eğilmişlerdi. Kürsüye vardım, başkan kenara çekildi ve konuştum; "Kalkın ayağa, yaşamak için nedeniniz yokmuş gibi davranmayın. Çoğunuz boğazda yaşıyorsunuz ama dilenci gibi davranıyorsunuz. Herhangi biriniz 'avlanma' ile ilgili tek laf etmedi. Ben Bodrum'dan buraya kadar geldim. Boğaz balık kaynıyor. Karadeniz'e uçacak, ne bileyim Şile'ye kadar gidecek de mi haliniz kalmadı? Şehir esir almış sizi, başkalarının eline muhtaç etmiş, sizi kendine benzetmiş, zehirleyip berbat etmiş! Gidin kardeşim, yeni yerler bulun, yaşamak için neden yaratın kendinize! Ben dönüyorum, bir daha da zor gelirim."

Sessizlik çok kısa sürdü. Bakırköylü Başkan heyecanla bağırdı; "Uçarak mı döneceksin?"

"Evet" dedim, "Evet, ama otobandan..."

Bütün martılar çığlıklar atmaya başladılar, kimileri ağlıyor, kimileri kahkaha atıyordu, kimin ne dediğini duyamıyordum artık. Ortalık birbirine girmek üzereyken çıktım toplantıdan, sonra Eminönü ve İstanbul'dan. Daha önce de çıkıp gitmiştim zaten...

Comments


Telif Hakkı © 2024 Kerem Ali Önderol     Tüm Hakları Saklıdır.
bottom of page